ÇOCUĞUN DÜNYASINDAN “ANNE”

ÇOCUĞUN DÜNYASINDAN “ANNE”

“Acılar içindeyim, üşüyorum. Ne olduğunu anlayamıyorum. Çok rahat bir yerlerdeydim. Yumuşacık, sıcacık, sessiz. Şimdi hiç öyle değil. Az kalsın boğuluyordum. Nereye fırlatıldım böyle? Burası neresi? Korkunç bir gürültü var. Gözlerimi acıtan bir parlaklık. Hareket eden ışıklar var, renkli. Nedir bunlar? Çok korkuyorum. Az önce çıktığım yere dönmek istiyorum. Bu kadar görüntüye ve bu kadar gürültüye katlanamıyorum. En iyisi görmemek, duymamak: uyumak. Çok iyi uyuyunca rahatlıyorum.

Neden olduğunu bilmediğim bir sıkıntı başladı yine. Müthiş bir korku. Bu neresi olduğunu bilmediğim yeni yerde var olmamı tehdit edici bir şey bu. Bağırıyorum. Avazım çıktığı kadar. O da ne? Bir şeyler hissediyorum. Adlarını daha sonra öğreneceğim dudaklarımda ve ağzımda… Bir de tenimde yeniden hissettiğim bir sıcaklık. Hemen dudaklarımın arasına alıyorum o yumuşak şeyi. Ağzımı dolduruyor. Daha çok almak istiyorum. Çekiyorum içime. Gırtlağımdan aşağılara ılık bir şeyler süzülüyor. Çok güzel kokuyor. Büyük bir haz duyuyorum. Az önceki büyük sıkıntı ve korkum geçmeye başlıyor. yine sonradan öğreniyorum ki karnım doyuyor. Ağzıma aldığım şey bir memeymiş, gırtlağımdan süzülen de süt. Bunların hepsinin adlarını ve ne olduklarını hep sonradan öğreniyorum. Ama bildiğim bir şey var ki bana çok güzel duygular yaşatıyorlar, korkularımı gideriyorlar, beni çok rahatlatıyorlar. Emmek ve ardından uyumak öyle güzel ki.

Bu hep böyle yinelenip duruyor. Ne zaman acı çekmeye başlasam, sıkıntı ve korku duysam tenimde gezinen ve sarıp sarmalayan o hoş sıcaklık. Bir de içime aldıklarım. Ağzımda hissettiğim o müthiş hisleri tarif bile edemem. Yavaş yavaş bunlar olurken bir görüntü de dikkatimi çekmeye başlıyor: bir yüz. Yaşamımı tehdit eden acılarım, açlığım, korkularım geçerken, ağzıma ve içime aldıklarımla o büyük hazları yaşarken hep aynı görüntü duruyor karşımda. Tüm bu güzellikleri yaşayabilmem için biraz bağırmam gerekiyor önce. Bazı zamanlar biraz fazlaca ve uzun bağırmam gerekiyor. Bir türlü gelmek bilmiyor o keyifli anlar. Tam da çok acı çektiğim ve çok bağırdığım bir sırada oluyor yine. Tenimde, dudaklarımda hissettiklerimle birlikte karşımda o yüz. Tam doymaya başladığımı hissediyorum ki birden acılarım, açlığım, sıkıntı ve korkularım tekrar bastırıyor. Niye bu kadar kısa sürüyor anlamıyorum. Ama o sırada tekrar görüyorum o yüzü. Bu sefer gerçekten doyuyorum ve uykuya dalabiliyorum. Demek ki az önceki gerçek değildi. Kaç kez tekrarlandıktan sonra bunu ancak anlayabildim. Sadece hayal etmişim. Hayal ettiğimle bir süreliğine doymuşum. Demek ki bir iç var, içim; hayallerim oradan besleniyor, içe attıklarımdan; ama bunlar gerçek değil, çünkü gerçekten ihtiyaçlarımı karşılamıyor, bir süre için yatıştırıyor. Bir de gerçekten doyuran var, o dışarıdan geliyor. Demek ki bir iç var, bir de dış. İçim ve dışım. Yani bir ben varım, bir de benim dışımdakiler. Bağırdığım zaman benim dışımdan bir şey geliyor, memesi, sütü ve yüzü olan. benim dışımda bir varlık. Ona dokunabiliyorum. Onu hissedebiliyorum. Tenimde onun dokunuşlarını hissediyorum. Arada bir de hem dokunduğumu, hem dokunulduğumu hissediyorum. Aaa evet, bu benim. Kendime dokunuyorum. Bir kez daha anlıyorum beni ve benim dışımı. Kendimi hissediyorum. Beni dışarıdan ayıran bir tenim var. Dışarıdaki her şey ona değdikçe hissediyorum. Böylece sınırlarımı keşfediyorum. Bedenimin sınırlarını. Bir bütün olarak derim beni sarıyor, dışımla içimi ayıran bir hat oluşturarak ayrı bir varlık olarak beni tanımlamama yardımcı oluyor. Tabi bana dokunanların yardımcılığını da inkar edemem.

Ne zaman sıkıntı, acı, korku yaşasam onu görüyorum. Anne denilen o muhteşem varlığı. O geliyor ve tüm acılarım bir süre sonra diniyor. Tüm ihtiyaçlarımı karşılıyor. Sarıyor, sarmalıyor, ısıtıyor, yatıştırıyor, doyuruyor, zevk veriyor. Tamamen hayatım ona bağlı. Ona bağımlıyım, ona mecburum. O olmadan yaşayamam. Tam da bu nedenle ondan nefret ediyorum aynı zamanda. O her şeye sahip. Cömert, kocaman memeleri var. İçi sütle dolu. Beni sarıp sarmalayan güçlü kolları, sıcacık teni… Onun yanında öyle çaresiz bir halim var ki. Bu çaresizlik beni deli ediyor. Öfkeyle ısırıyorum memelerini.

Bu arada emmekten aldığım zevkte doruğa ulaştı. Öyle güzel ki, parmağımı da emmeye başladım. Meme yeterli olmayınca alıyorum parmağımı ağzıma, emerek uyuyorum. …”

Konuşma Başlat
Mesaj Gönder